Bel Fıtığı Ameliyatı

Bel fıtığı ameliyatı, birçok kişinin gereksiz olarak korktuğu, çekindiği, olası riskleri nedeniyle sakat kalacağını düşündüğü bir cerrahi tedavi yöntemidir. Oysa ki günümüzde modern teknoloji sayesinde yapılan ameliyatlar son derece güvenlidir ve çok başarılı sonuçlara sahiptir.

Omurganın bel bölgesinde, kemikler arasında bulunan disk ekleminin yıpranarak, eklemin bir parçasının normalde bulunması gereken yerden dışarıya doğru kaymasına bel fıtığı adını veriyoruz. Bel fıtığı, çevrede bulunan siyatik sinirinin köklerini sıkıştırarak, ezerek tahriş edebilir. Sinir kökü içinde bulunan son derece hassas liflerin, fıtığın oluşturduğu baskı nedeniyle zedelenmeye başlaması sonucunda bel ağrısı, siyatik ağrısı ya da ayakta güç kaybı gelişebilir. Bel fıtığı ameliyatında, disk ekleminin fıtıklaşmış olan kısmının çıkartılarak siyatik sinirinin kökü üzerindeki baskı ortadan kaldırılır ve sinir kökü rahatlatılarak, serbestleştirilir.

Bel Fıtığı Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?

Tedavi için ilk tercih çoğunlukla ameliyat değildir. İlaç tedavisi, egzersizler, fizik tedavisi uygulamaları, epidural steroid enjeksiyonları ve nükleoplasti gibi girişimsel ağrı tedavisi yöntemleri birçok hastada şikayetlerin ortadan kalkması için yeterlidir.

  • Tedavilere rağmen 6 hafta ve üzerinde yeteri kadar iyileşme yoksa
  • Bacak ya da ayak kaslarında kuvvet kaybı varsa
  • İdrar ve dışkı yapamamak gibi belirtiler varsa ameliyat yapılmalıdır

Özellikle dikkate alınması gereken bir konu ise, hastanın ağrı ve diğer şikayetleri nedeniyle olumsuz olarak etkilenen yaşam kalitesidir. Ağrı nedeniyle uyuyamamak, çalışamamak, fiziksel aktivitelerden uzak kalmak ve benzeri olumsuz etkiler de, uzayan ağrılı dönemlerde tedavi yöntemi seçimi konusunda dikkate alınmalıdır.

Kaç Çeşit Ameliyat Yöntemi Vardır?

Bel fıtığı ameliyatının temel amacı fıtığın çıkartılarak sinir kökü üzerindeki baskının kaldırılması olsa da, ameliyat sırasında hastaya en az zarar verecek daha ileri cerrahi teknik arayışları 1900’lü yılların başından beri devam etmektedir.

Bel Fıtığı Ameliyatı

Tarihsel gelişmelerine göre üç ayrı ameliyat yöntemi vardır:

Çıplak Göz ile Yapılan Açık Ameliyat

İlk kez 1909 yılında bir bel fıtığı ameliyat ile çıkartılmış, 1934 senesinde bel fıtığı ameliyatı geçirmiş ilk hasta serisinin sonuçları bilimsel makale olarak yayınlanmıştır. O dönemde ameliyatlar, tıp dilinde laminektomi adını verdiğimiz, omurga kemiklerinin arka kısımlarının tamamen çıkartılmaları yolu ile yapılmaktaydı. 1939 yılında, omurların arka kısımlarında bulunan interlaminar aralık adı verilen aralıktan girilerek yapılan ameliyat tekniği ilk defa tanıtıldı. Amaç, daha az kemik dokusu çıkartmak ve omurgayı daha az zedelemekti.

Bu dönemde, cildin ve kasların 5 ile 10 santimetre arasında kesilerek yapıldığı ameliyatlar, hastaların bel fıtığına bağlı siyatik ağrılarını hafifletse de, ameliyat sırasında omurgaya verilen zararlar nedeniyle, ameliyat sonrasında devam eden bel ağrıları, gelişen omurga hasarları, bel kaymaları önemli olumsuz sonuçlara yol açmakta idi.

Mikrocerrahi Yöntemi ile Açık Ameliyat

1977 yılında, Gazi Yaşargil ve Caspar, ameliyat mikroskobu kullanarak yapılan bel fıtığı ameliyat yöntemini makalelerinde tanıttılar. Mikrocerrahi yöntemi, mikroskobun ameliyat sahasını çok büyüterek ve aydınlatarak, çıplak göz ile sağlanan görüntüye göre çok daha iyi şekilde görmemizi sağlar. Cilt 2 ile 3 santimetre arasında kesilir, kaslar eski yöntemlere göre daha az hasarlanır, omurganın normal anatomik yapıları daha fazla korunarak, daha az zedelenerek fıtığın çıkartılmasını sağlar. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren mikrocerrahi yöntemi hızlı bir şekilde yayılmaya başladı, zamanının altın standart yöntemi haline geldi.

Sağladığı bütün avantajlara rağmen, mikrocerrahi yöntemi, özellikle de yeni yöntemleri öğrenmek ve uyum sağlamak konusunda pek de hevesli olmayan, yenilikçi olmayan tutucu, çoğunlukla yaşlı cerrahlar tarafından ya da bu yeni yöntemi uygulamak için gerekli tıbbi altyapıya, mikroskoba sahip olmayan cerrahlar tarafından hiç de hak etmediği biçimde eleştiriliyordu, itibarsızlaştırılmaya çalışılıyordu.

Tarih tekerrürden ibaretmiş, bugün de istemezük sesleri, endoskopik cerrahi için birçok tutucu çevreden yükseliyor.

Tam Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı

Günümüzün en modern ameliyat yöntemi olan tam kapalı bel fıtığı ameliyat tekniğinin temel avantajı, cildi sadece birkaç milimetre keserek, sağlıklı dokulara zarar vermeden, omurganın doğal anatomik deliklerinden girerek fıtığın çıkartılmasıdır.

İlk kapalı bel fıtığı ameliyatı uygulamaları, o dönemin kısıtlı teknolojik imkanları ile 1970’li yıllarda Japonya’da ve 1980’li yıllarda ABD’ de yapıldı. 1990’lı ve 2000‘li yıllarda ise özellikle kamera ve diğer teknolojilerdeki ileri derecede hızlı gelişmeler sayesinde endoskopi sistemleri çok hızlı gelişti. Hem ameliyatlardaki görüntü kalitesinin artması hem de kullanılan diğer tıbbi aletlerin sunduğu sonsuz imkanlar ile kapalı ameliyatlar çok daha rahat ve güvenli hale geldi. Bugün kullandığımız endoskopların ucunda, cep telefonlarında kullanılanlardan çok daha küçük ve HD kalitede kameralar kullanılmakta.

Başlangıçta sadece bel fıtığı için kullanılan endoskopik yöntem, boyun fıtığı, omurga kanal darlığı, bel kayması gibi diğer hastalıkların da cerrahi tedavisinde yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Tam kapalı ameliyat yöntemi, teknolojinin yardımı ile, 1990’lı yıllarda mikrocerrahi için kullanılan altın standart kavramını ortadan tamamen kaldırdı. Endoskopik cerrahi yöntemlerin uygulamaları bu konuda eğitim almış, yeteri kadar tecrübe sahibi cerrahlar tarafından yapılabilmektedir.

Ameliyatın Riskleri Nelerdir?

Bel fıtığı ameliyatı ile ilgili toplumda genelde, eski yıllarda, eski yöntemler ile yapılan ameliyatlardan kalan olumsuz bir algı vardır. Ameliyat olması gereken hastaların çok büyük bir kısmı ameliyat düşüncesinden tedirgin olur, ameliyatın kendilerine zarar verebileceği, sakat bırakabileceği, bir daha eski hayatlarına belki de hiç dönemeyecekleri endişelerini taşırlar. Bel fıtığı ameliyatı riskleri nelerdir, bu ameliyatın gerçekten birçok kişiyi huzursuz edecek kadar korkulacak riskleri var mıdır, hastaları ameliyattan sonra gerçekten çok zor günler bekliyor mu, birlikte gözden geçirelim.

Her tıbbi tedavinin, her cerrahi işlemin olduğu gibi, bel fıtığı ameliyatının da  belli riskleri vardır. Sıfır risk taşıyan hiçbir tedavi yöntemi yoktur. Olması gereken, risklerin neler olduğunu doğru şekilde bilmek, gerekli önlemleri alarak riskleri ortadan kaldırmak, riskleri kontrol altına almaktır. Ameliyat yöntemlerindeki gelişmelerin temel felsefesi, bir yandan hastanın tedaviden göreceği faydaları arttırmak, diğer yandan da hastanın tedavi nedeniyle görebileceği zararları azaltmaktır.

Sinir Hasarına Bağlı Kuvvet Kaybı

En çok korkutan risklerin başında gelir. Fıtığı çıkartmak için sinir dokusunu aşırı derecede gererek kenara itmek ya da  ameliyat sırasında kontrolsüz bir hareket, sinir hasarına yol açabilir. Bu durumda, ameliyat öncesinde var olmayan kas kuvvetsizlikleri, önemli his kayıpları, mesane ya da dışkı kontrolü ile ilgili sorunlar ameliyat sonrasında ortaya çıkabilir.

Ameliyat sırasında kullanılan cerrahi teknik ne kadar gelişmiş ise, ameliyat sahasının kontrolü, sinirin kolayca diğer dokulardan ayırt edilmesi de aynı derecede kolaylaşır ve sinir hasarı riski azalır.

Bacakta Uyuşma Hissi

Aslında bel fıtığı ameliyatı öncesinde de, ağrı şikayeti ile birlikte görülebilir. Uyuşma hissinin nedeni sinir kökü üzerindeki baskıdır. Ameliyat sonrasında ağrı şikayeti daha çabuk, uyuşma şikayeti daha geç kaybolur. Bazı hastalarda, ameliyat sırasında sinir kökünü korumak amacıyla özel aletlerle kenara çekip fıtığa ulaşmak da uyuşma hissini ortaya çıkartabilir. Uyuşma şikayeti genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden kaybolur, nadir olarak ise ilaç tedavisi ile uyuşmanın ortadan kalkması desteklenir.

Kanama

Bel fıtığı ameliyatında normal koşullarda çok yüksek bir risk değildir. 

Açık ameliyatlarda, ameliyat sırasında sinir kökü çevresindeki küçük damarlardan kaynaklanan kanamalar rahatlıkla durdurulabilir.

Daha büyük damarların, tehlike oluşturabilecek şekilde yaralanmaları, yaklaşık 10.000 / 1 oranında görülür. 

Kapalı ameliyatlarda kanama riski açık ameliyatlara göre çok daha düşüktür, çünkü endoskopik sistem içerisinde bulunan sıvının basıncı kanamanın oluşmasına engel olur. 

Endoskopik ameliyat sırasında gelişebilecek en küçük kan sızıntısı zaten kamera görüntüsünü hemen bulandırır ve anında görülerek sızıntı kolayca durdurulur, ameliyata devam edilir.

Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların ilaçları, ameliyattan bir hafta önce, ameliyatta kanamaya zarar vermeyecek biçimde düzenlenmelidir. 

Enfeksiyon Riski

Bağışıklık sistemi zayıf hastalarda ve diyabet hastalarında daha yüksektir. Cilt ve derin doku enfeksiyonları olarak iki ayrı bölgede enfeksiyon gelişebilir. Cilt enfeksiyonu %3 oranında görülür. Ameliyat kesisi ne kadar büyük ise, enfeksiyonun ortaya çıkması o oranda kolaylaşır ve iyileşmesi de zorlaşır. Derin dokuların, omurganın, disk ekleminin, kasların enfeksiyonları %1 oranındadır, fakat tedavileri cilt enfeksiyonlarına göre çok daha zordur. Uzun süre yatak istirahati, korse ve antibiyotik kullanmak gerekebilir. Nadiren, enfeksiyon dokusunu temizlemek, enfeksiyonu boşaltmak için cerrahi müdahale gerekir.

Beyin Omurilik Sıvısı Akıntısı

Ameliyat sırasında, omurilik kesesinin üzerinde bir yırtık gelişmesi sonucunda olabilir. Yırtık ameliyat sırasında fark edilirse, dikilerek kapatılır ve hiçbir sorun yaşanmaz. Fakat eğer yırtık farkedilmezse,  ameliyattan sonra omurilik kesesi içinde bulunan sıvı dışarıya doğru sızacak, omurganın çevresinde göllenerek bir kesecik oluşturacak hatta henüz kapanmamış olan ameliyat kesisinden dışarıya doğru akacaktır. Bir kısım hastada akıntı kendiliğinden destek tedavileri ile duracaktır, bir kısım hastanın ise tekrar yapılacak bir ameliyat ile omurilik kesesi zarı üzerinde bulunan yırtık kapatılacaktır.

Omurilik kesesinde ameliyat sırasında yırtık gelişmesi riski %3 olmakla beraber, aynı bölgeden daha önce ameliyat geçirmiş ve sinir kökü çevresinde yapışıklıklar bulunan hastalarda bu risk daha yüksektir.

Yapışıklık

Yapışıklık olarak tanınan doku, tıp dilinde fibrosis adını verdiğimiz, aslında bağışıklık sisteminin her türlü kesiye ve yaralanmaya verdiği doğal bir  tamir cevabıdır. Bazı kişilerde bağışıklık sistemi daha yoğun miktarda fibröz doku üremesini teşvik eder. Omurilik kanalı içerisinde ameliyat sonrasında fibröz dokunun gelişmesi sinirler üzerinde tıpkı bir fıtığın yaptığı gibi baskı yapabilir, aynı şekilde siniri çevredeki dokulara bir sakız gibi yapıştırarak sinirin esnemesine, hareket etmesine engel olur ve ağrı  ortaya çıkar.

Omurganın Biyomekanik Dengesinin Bozulması

Omurganın biyomekanik dengesinin bozulması ya da tıp dili ile instabilite, ameliyat sırasında omurları birbirlerine bağlayan bağ ve eklemlerin normalden daha fazla ölçüde hasar görmesi nedeniyle gelişir. Bu durumda omurganın sağlamlığı bozulur, omurlar birbirleri üzerinde normalden daha büyük ölçüde hareket etmeye hatta kaymaya başlayabilir, şiddetli ağrılar ortaya çıkabilir. Omurganın sağlamlığını tekrar oluşturmak için halk arasında vida platin ameliyatları adı verilen, tıp dilinde ise stabilizasyon ve füzyon ameliyatları olarak bildiğimiz ameliyatlar yapılması gerekir.

Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı Nedir?

Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı, sinir üzerine baskı yapan fıtık parçasının, cildi sadece birkaç milimetre keserek, ucunda kamera bulunan, endoskop adlı   modern bir sistem kullanarak,  hastaya zarar vermeden çıkartılmasıdır.

Tıp dilinde endoskopik bel fıtığı ameliyatı olarak adlandırdığımız ameliyat tekniği halk arasında daha çok tam kapalı bel fıtığı ameliyatı ya da dikişsiz omurga ameliyatı olarak bilinir. Dikişsiz ameliyat terimi daha fazla ABD, Kore ve Japonya’da kullanılır, nedeni ise bu ameliyatın sonunda cildin dikişler ile tekrar dikilmesini gerektirmeyecek kadar küçük bir  cilt kesisi ile yapılmasıdır.

Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatının Açık Ameliyattan Farkı Nedir?

Çıplak göz ile ve mikroskop ile yapılan (mikrocerrahi yöntemi) bel fıtığı ameliyatlarının tamamı açık ameliyatlardır. Mikrocerrahi yöntemi, çıplak göz ile yapılan ameliyata göre daha küçük bir kesi ile yapılsa da, kapalı bir ameliyat yöntemi değildir. Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı, hastaya ve sağlıklı dokulara en az zarar veren ameliyat yöntemidir.

Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı sırasında, açık ameliyatlarda olduğu gibi cilt, kaslar, bağlar ve kemikler gereksiz yere fazla miktarda kesilmez. Sadece birkaç milimetrelik bir delik ile, sağlıklı dokulara zarar vermeden, zedelemeden, kesmeden, hırpalamadan, kanatmadan aralarından geçerek sinire baskı yapan fıtığa kamera yardımıyla ulaşmak ve çıkartmak mümkündür. Ameliyat sırasında kullanılan endoskopik sistemlerinin ucunda çok yüksek çözünürlükte, HD kalitede, cep telefonu kameralarından daha küçük kameralar bulunur. Bu sayede ameliyat alanını, sinir dokuları, çıplak göz ile ya da mikroskop ile görebildiğimizden daha net olarak görebiliyoruz ve bu avantaj bize hassas sinir dokuların kolaylıkla ayırt edilebilmeleri, zarar görmemeleri için ek bir güvenlik olanağı sağlar.

Kapalı Ameliyatın Avantajları Nelerdir?

Tam kapalı yöntemle yapılan ameliyatların, çıplak gözle yapılan açık ameliyatlara ya da mikrocerrahi yöntem ile yapılan ameliyatlara göre önemli üstünlükleri vardır:

  • Sağlıklı dokulara zarar vermeden ameliyatın yapılması
  • Omurgadaki eklemlerin ve omurga dengesinin gereksiz yere bozulmaması, vida, platin gibi işlemlere ihtiyaç duyulmaması,
  • Ameliyat sırasında çok daha az kanama olması
  • Enfeksiyon oranının çok daha az olması
  • Sinir dokularının doğal yataklarının korunması ve sinir çevresinde nedbe, yapışıklık oluşmaması
  • Ameliyattan birkaç saat sonra eve dönebilmek
  • Daha az ağrı kesici ilaç kullanmaya ihtiyaç duyulması
  • Normal hayata, işe daha kısa sürede dönebilmek
  • Cilt kesisinin sadece birkaç milimetre olması nedeniyle estetik avantajlar en fazla öne çıkan üstünlüklerdir

Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı İçin Neden Nokta Atışı Ameliyat Yöntemi Denilir?

Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı sırasında birkaç milimetrelik bir delikten girerek sinirleri ve sağlıklı dokuları zedelemeden, giriş deliğinden 15 ile 20 santimetre uzağında bulunan fıtık dokusuna, hedeften hiç sapmadan, nokta atışı ile ve yüzde yüz doğruluk payı ile ulaşılır. Bu doğruluk payı, hastanın radyolojik incelemeleri üzerinde ameliyat öncesinde yapılan detaylı bir ön çalışma sırasında yapılan hesaplama ile mümkündür. Bu hesaplama sırasında tıpkı bir uçağın iniş sırasında piste hangi hızda, kaç derecelik bir açı ile inmesi gerektiğinin her defasında, değişik hava ve rüzgar şartlarında hesaplandığı gibi, fıtığa ulaşmak için cildin hangi noktasının giriş noktası olarak belirlenmesi gerektiği, endoskopun giriş açısı ve diğer detaylar, her hasta için önceden dikkatle hesaplanır.

Ameliyat Öncesinde Hangi Radyolojik İncelemeler Gerekir?

Ameliyat tekniklerindeki çok önemli gelişmelerin temel yardımcılarından bir tanesi, görüntüleme yöntemlerinde, özellikle de MR teknolojisindeki gelişmelerdir. MR sayesinde, omurganın hangi seviyesinde, ne büyüklükte, çevredeki sinir yapılarıyla nasıl bir ilişki içinde olduğunu net olarak gördüğümüz bir hastalığı artık daha kolay tedavi edebiliyoruz. Ağrıya neden olan hastalıklı dokuyu tam olarak değişik açılardan görebilmek, fıtığın yerini, boyutunu, yönünü, varsa kireçlenmenin boyutunu, sinirlerin nasıl bir baskı ile ne tarafa itildiğini ameliyattan önce net olarak bilmek, ameliyatın kusursuz şekilde planlanmasına yardımcı olur. Eskiden olduğu gibi şöyle genişçe açıp bir bakalım, ne görürsek ona göre ameliyata yön veririz, fıtık mı çıkacak, tümör mü çıkacak, iltihap mı çıkacak, neyle karşı karşıya kalırsak ameliyatı ona göre şekillendiririz dönemi artık sona erdi.

MR ve Tomografi yardımıyla hastalığın anatomisini tam olarak bilmek, halk arasında kullandığımız terim ile nokta atışı, tam kapalı ya da dikişsiz ameliyatlar yapabilmemize olanak verir. Tabii ki bu nokta atışını da yapabilmek için, yüksek teknoloji ürünü özel aletler gereklidir.

Bel Fıtığı Ameliyatı İçin Genel Anestezi mi, Lokal Anestezi mi?

Tam kapalı bel fıtığı ameliyatlarının bir kısmı özellikle lokal anestezi altında yapılır. Transforaminal adını verdiğimiz yaklaşım ile omurgaya yandan yaklaşarak yapılan ameliyatlarda lokal anesteziyi özellikle tercih ederiz. Bunun nedeni, ameliyatın omurganın yan kısımlarında bulunan doğal deliklerden girilerek yapılmasıdır. Bu deliklerden dışarıya, omurilikten ayrılan sinir kökleri çıkarlar. Sinir kökünü ameliyat sırasında yanlışlıkla zedelememek için, hastanın uyanık olması, bizimle konuşması, varsa ağrısını dile getirmesi, sinirin hasar görmemesi ve ameliyatın güvenliği için çok değerlidir.

Ameliyat sırasında yanlışlıkla dahi olsa sinir köküne dokunmak, hastada ağrı hissi uyandıracağı için, bu yol ile yapılan ameliyatlarda lokal anestezi kullanmayı tercih ediyoruz. Uyanık ve bizimle sohbet eden hasta, en doğru bilgileri veren monitörden daha değerli bilgileri bize anında verebilmektedir. Bütün gelişmiş ülkelerde kapalı ameliyat bu şekilde yapılmaktadır.

Lokal anestezi uygulanan hastalar ameliyat sırasında önemli bir ağrı hissetmezler. Hastaların ameliyat stresinden kurtulmaları, gevşeyebilmeleri için, hafif derecede sakinleştirici ilaçlar yapılır. Omurganın arka kısmından tek ya da iki giriş deliği ile yapılan kapalı bel fıtığı ameliyatlarında, sinir dokusuna daha fazla dokunmak gerekebilir, bu nedenle hasta ağrı hissedebileceği için, lokal anestezi yerine epidural, spinal ya da genel anestezi kullanmak daha uygundur.

Kapalı yöntem dışında yapılan açık ameliyatların lokal anestezi ile yapılmaları mümkün değildir, bu ameliyatlar epidural, spinal ya da genel anestezi ile yapılır.

Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı Tekniği Tek Bir Çeşit midir?

Omurgada uygulanan kapalı ameliyatlar tek bir çeşit değildir, tek ya da iki giriş noktası ile yapılan ameliyatlar olarak iki ana gruba ayrılırlar. 

Tek Bir Giriş Noktası ile Yapılan Ameliyatlar 

Tıp dilinde Monoportal yöntem ya da tek kapı yöntemi olarak geçer. Bu teknikte birkaç milimetrelik tek bir giriş deliği vardır. Tek giriş deliği ile yapılan kapalı bel fıtığı ameliyatlarında iki farklı giriş noktasından fıtığa yaklaşılabilir.

Yandan Yaklaşım

Omurganın 10 ile 15 santimetre arasında arka yan kısmından girilerek omurgadan sinirlerin çıktığı doğal delikler yolu ile fıtık ve sinirlere ulaşılabilir. Tıp dilinde bu yönteme endoskopik transforaminal yaklaşım adını vermekteyiz.

Arkadan Yaklaşım

Omurganın arka kısmından, orta hattın yaklaşık 1 santimetre uzağından girilerek, iki omur arasında bulunan interlaminar aralık denen aralıktan girilerek fıtık ve sinirlere ulaşılabilir. Tıp dilinde bu yönteme endoskopik interlaminar yaklaşım adını vermekteyiz.

İki Ayrı Giriş Noktası Kullanarak Yapılan Ameliyatlar

Tıp dilinde Biportal yöntem ya da iki kapı yöntemi olarak geçer. Bu teknikte yine birkaç milimetrelik iki giriş noktası kullanılır. Giriş noktalarından bir tanesi, ucunda kamera bulunan endoskop için, diğeri  ise cerrahi aletlerin çalışılacak noktaya ulaştırılması için kullanılır. Tıp dilinde bu yöntemin adı UBE yöntemidir. Kapalı omurga ameliyatlarının bütün yöntemlerine hakim olan bir cerrah, her hasta için, radyolojik görüntüleri inceleyerek, hangi yöntem ile ameliyatı yapacağını ameliyat öncesi planlayacaktır.

Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı Yapan Hastaneler Hangi Altyapıya Sahip Olmalıdır?

Endoskopik yöntem ile yapılan ameliyatlar bir yandan üstün bir ameliyathane donanımı ve altyapısı, diğer yandan da bu konuda deneyimli bir cerrahi ekip gerektirirler. Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı olarak bilinen full endoskopik ameliyatların yapılabilmesi, ameliyatlarda kullandığımız yüksek teknoloji ürünü özel aletlerin geliştirilebilmesiyle mümkün olmuştur. Özellikle;

  • Optik teknolojisinin gelişmesi ve yüksek çözünürlüklü kameralar ve ekranlar
  • Özel, kuvvetli ışık kaynakları
  • HD kamera, ışık kaynağı, çalışma kanalları, sıvı giriş ve çıkış kanallarının içinde bulunduğu çok ince endoskoplar
  • Endoskopun içinden geçerek  çalışmamızı sağlayan milimetrik cerrahi aletler
  • Milimetrik uçlu, yüksek devirli, ucunun açısı değiştirilebilen tıbbi matkaplar
  • Ameliyat ortamında sıvı dolaşımını sabit bir basınç ile sağlayan özel pompalar
  • Kanama kontrolü yapmamıza ve dokuları birbirinden ayırmamıza yarayan radyofrekans, lazer gibi enerji kaynaklarını kullanan çok ince elektrodlar
  • Ameliyat sırasında istediğimiz anda çok yönlü görüntüler almamızı sağlayan özel röntgen aletleri
  • Ve benzeri daha birçok özel malzeme sayesinde bu ameliyatlar omurganın tüm seviyelerinde güvenli bir biçimde yapılabilmektedir.

Yukarıda sıraladığımız altyapının bulunduğu, aynı zamanda bu ameliyatlar konusunda eğitim almış, yeteri kadar deneyim sahibi bir ekibin bulunduğu hastanelerde kapalı ameliyatlar yapılabilir.

Kilolu Hastalar İçin Neden Kapalı Ameliyat Avantajlıdır?

Kilolu hastalarda cildin altında çok kalın bir yağ dokusu tabakası bulunur. İster çıplak gözle yapılsın, ister mikroskop kullanarak mikrocerrahi yöntem ile yapılsın, bütün açık ameliyatlarda, cilt altı yağ tabakasının fazla olması nedeniyle, ameliyat sahası ciltten oldukça uzakta ve ulaşılması zor olacaktır. Bu durum ameliyat sahasını daha zor görmeye yol açar ve bu nedenle, kilolu hastalarda açık ameliyat sırasında, normalden daha büyük bir kesi ile, daha fazla kas hasarı ile fıtığın bulunduğu bölgeye ulaşmak gerekecektir.

Kapalı yöntem ile yapılan ameliyat sırasında bu sorun tamamen ortadan kalktığı için hem cerrah ameliyat sırasında kilo nedeniyle ortaya çıkan ek sorunlar ile baş etmek zorunda kalmaz, hem de gereksiz olarak kas ve bağlar kesilmeyeceği için hasta çok daha kısa sürede iyileşir.

Kilolu hastalarda ikinci ve çok önemli bir avantaj, kapalı ameliyatın omurgadaki eklemlere açık ameliyatlar kadar zarar vermemesi nedeniyle, ameliyat sonrasında, ameliyat hasarına bağlı olarak gelişebilecek bel kayması ve diğer sorunların gelişmesinin mümkün olmamasıdır. Açık ameliyatta ameliyat hasarına bağlı gelişen bel kaymasında omurganın dengesi bozulmuştur, denge ve sağlamlığı tekrar oluşturmak için, ikinci ve daha büyük bir ameliyata ihtiyaç duyularak, halk arasında vida platin ameliyatı adı verilen sistemler hastanın beline yerleştirilir. Kapalı ameliyatın tüm bu olumsuz gelişmelere yol açma ihtimali yoktur.

Tam Kapalı Yöntem Her Bel Fıtığı İçin Uygun mu?

Evet, her türlü bel fıtığı için tam kapalı ameliyat yöntemi güvenle uygulanabilir. Deneyimli ve değişik yollardan kapalı yaklaşımlara hakim bir cerrah, fıtığın yerine ve seviyesine göre, hangi kapalı yaklaşım yolu ile ameliyatı yapacağına ameliyat öncesi incelemeler üzerinde çalışarak karar verecektir.

Tam Kapalı Yöntem ile Sadece Bel Fıtığı Ameliyatı mı Yapılabilir?

Başlangıçta endoskopik yöntem ile sadece tam kapalı bel fıtığı ameliyatı yapılmakta idi. Bugün tam kapalı yöntem ile boyun fıtığı ameliyatı, sırt fıtığı ameliyatı, omurga kanalı darlığı ameliyatı ve bel kayması ameliyatı güvenli bir biçimde yapılmaktadır. Ayrıca kapalı yöntem ile omurganın faset eklem sendromu adını verdiğimiz hastalığı için ve sakroiliak eklem dejenerasyonuna bağlı ağrılar için de radyofrekans enerjisi kullanılarak girişimsel ağrı tedavisi yapılabilmektedir.

Bel Fıtığı Ameliyatı Sonrası

Kapalı bel fıtığı ameliyatı olan hastalarımız, ameliyat sonrasında açık ameliyata göre oldukça büyük avantajlara sahipler.

  • Ameliyata bağlı bir hasar olmadığı için, önemli derecede ameliyat ağrısı görmüyoruz, yüksek doz ağrı kesicilere ihtiyaç duymuyoruz.
  • Hastalarımız ameliyattan iki saat sonra yürüyüp, merdiven inip çıkabiliyorlar,  4-5 saat sonra evlerine dönüyorlar. Şehir dışından ya da yurt dışından ameliyat olmak için gelen hastalarımızı ise bir gece hastanede yatırmayı tercih ediyoruz.
  • Fiziksel güç gerektirmeyen işlerde çalışanlar 2-3 gün ile bir hafta içinde işe başlayabiliyorlar, araç kullanabiliyorlar. Daha ağır ve fiziksel güç gerektiren işlerde çalışanların normal iş yaşantılarına dönmesi, işin zorluk derecesine göre biraz daha uzayabilmekte. 

Kapalı bel fıtığı ameliyatı sonrasında iyileşme süresi, mikrocerrahi fıtık ameliyatı sonrası gördüğümüz iyileşme süresinden daha kısa ve sorunsuzdur.

Mikrocerrahi fıtık ameliyatı olanlar, daha uzun bir sürede normal hayata dönebilirler.

Bel Fıtığı Ameliyatının Başarı Oranı Nedir?

Doğru seçilmiş hastalarda başarı oranı %98 civarında olup, oldukça yüksektir. Bu nedenle, ameliyat kararını özenle, sadece ameliyatın sonucu konusunda  yüksek derecede olumlu beklentimiz var ise veriyoruz. Eğer ameliyat kararı yerinde değil ise, hastanın şikayetleri bel fıtığından değil fakat omurganın farklı noktalarında bulunan sorunlardan kaynaklanıyorsa doğal olarak ameliyat sonrasında hastanın şikayetleri kaybolmayacaktır. Doğru hastada doğru tedaviyi yapmak başarıyı getirecektir.

Cerrahi teknik de ameliyatın başarısını arttıracaktır. Kapalı olarak yapılan bir ameliyattan sonra şikayetleri hızlıca kaybolan hasta kısa zamanda normal hayatına dönebilecektir ve tedaviden tatmin olacaktır. Açık yöntemlerle, omurganın dengesini bozacak derecede hasarlar yaratılarak yapılan bir ameliyattan sonra ise, hasta hiç geçmeyen bel ağrıları ve benzeri ameliyata bağlı sorunlarla başbaşa kalabilir.

Ameliyattan Sonra Egzersiz ve Fizik Tedavi Gerekir mi?

Ameliyat sonrasında uzman bir fizyoterapist ile birlikte yapılacak egzersizler ile kasların esnek ve güçlü hale getirilmesi her zaman iyileşmenin daha hızlı ve daha kalıcı olmasını sağlar. Ameliyatını yaptığımız hastalarımız ameliyat sonrasında mutlaka uzman fizyoterapistimiz tarafından da değerlendirilir ve kişiye özel bir egzersiz programı düzenlenir.

Eğer ameliyat öncesinde hastada bel fıtığının sinir üzerine yaptığı baskı nedeniyle gelişmiş olan bir kas güçsüzlüğü var ise, egzersizlerle birlikte kasların uyarılmaları için düşük voltajlı elektrik uyarıları ve benzeri tedaviler, kas gücünün tekrar normale gelmesine yardımcı olacaktır.

Bel Fıtığı Ameliyatı Kaç Dakika Sürer?

Ameliyatın zorluk derecesine göre ameliyat süresi değişmekle birlikte, 15-20 dakika ile 1 saat arasında değişen sürelerde ameliyat tamamlanır. Sadece fıtık çıkartılacak ise ameliyat daha kısa sürer, fıtık ile birlikte kireçlenmeler de temizlenecekse süre biraz daha uzayabilir. Kapalı ameliyatların süresi çok uzun olmasa da, ameliyathanede ameliyat öncesi hazırlıklar, hastaya doğru ameliyat pozisyonu verilmesi, doğru giriş noktalarının milimetrik olarak belirlenmeleri de ameliyat süresini kısmen uzatabilir.

Tekrar Fıtıklaşma Varsa Nasıl Bir Ameliyat Yapmak Gerekir?

Kapalı ameliyatın en büyük avantajlarından bir tanesi de, tekrar fıtıklaşan bir eklemin ameliyatının daha kolay ve daha güvenli olarak yapılabilmesidir.

Özellikle birinci ameliyat açık olarak yapılmış ise, sinir kökünün çevresinde mutlaka siniri saran bir yapışıklık (fibröz doku) gelişmiştir. Fibröz doku  aslında vücudun biyolojik yapıştırıcısı, tamir dokusudur. Elimiz kesildiği zaman ya da herhangi bir ameliyattan sonra kalan iz, fibröz dokunun izidir.

Tekrarlayan bir fıtıkta ikinci ameliyatın da açık yöntemlerle ve aynı yolla yapılması, yapışıklık tarafından sarılmış sinirin ameliyat sırasında zedelenmesi riskini ortaya çıkartır. Mikroskop ile dahi bazen fibröz doku ile sinir dokusunu ayırt etmek oldukça güç olmaktadır. Tam kapalı ameliyatın tekrarlayan fıtıklar için avantajı ise, fibröz dokuya hiç ellemeden, omurganın doğal deliklerinden girip direkt olarak fıtığa ulaşarak fıtığın çıkartılması ve sinirin üzerindeki baskının kaldırılmasıdır.

Kapalı Ameliyat Yapışıklık Yapar mı?

Kapalı ameliyatın temel kuralı, hiçbir dokuyu gereksiz yere zedelememek ve sağlıklı dokuları korumaktır. Sinir ve fıtık çevresi açık ameliyatlarda olduğu gibi kesilip kanatılmadığı, sinirin çevresinde siniri koruyan özel yağ dokusu ve bağlar korunduğu, normal anatomi bozulmadığı için, bağışıklık sistemi tamir dokusu olan yapışıklığı (fibröz doku) üretmez, kapalı ameliyat sonrasında yapışıklık neredeyse hiç görülmez.

İletişim - Randevu

Ameliyatlar